
Bir çocuğun yaşamında en önemli dönemlerin başında 0-7 yaş arası gelir. Bu nedenle bu yaşlar arasında tüm çocukların gelişimlerinin aralıklarla takip edilmesi gerekir. Çünkü çocuğun karşılaşabileceği sorunlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak bütün yaşamını etkileyen izler bırakabilir.
Yapılan çalışmalarda, gelişimsel sorunu bulunan çocukların (zihinsel engel sahibi, konuşma, dil, öğrenme ve/veya davranış bozuklukları) ancak %30’unun okula başlamadan önce tespit edilebildiği ifade edilmektedir.
Demek ki çocukların çoğunun gelişimsel sorunları erken dönemde farkedilmemekte dolayısıyla tedavi olanakları da yaratılamamaktadır.
Gelişimsel değerlendirme, doğumdan altı yaşına kadar olan dönemde yapılır; gelişimin tamamlanması da bu yaşlar içerisindedir. Yedi yaşında çocuklar artık gelişimlerinin büyük bölümünü tamamlamış olurlar. Örneğin dil gelişimleri neredeyse yetişkinlik dönemi düzeyine ulaşmıştır; uzun ve karmaşık cümlelerle konuşabilirler.
Çocuğun gelişiminde ortaya çıkabilecek gecikmeler, erken eğitsel ve davranışsal destekle azaltılabilir ya da önlenebilir. Gelişim geriliği bazen herhangi bir hastalık (tanı konmuş) nedeniyle oluşabilir; bazen de hiçbir neden bulunmadan çocuklarda gelişim geriliği gözlenebilir.
Gelişim geriliğini büyüme geriliği ile karıştırmamak gerekir. Büyüme geriliği tıpta, boy ve kilo artışının yaşa uygun olmamasıyla tanımlanır. Oysa gelişim geriliği davranış ve becerilerde gözlenen sorunları tanımlar. Dolayısıyla gelişme geriliğinden şüphelenildiğinde boy ve kilo değerleri kontrol edilmez.
Gelişme geriliğini belirlemek için ilk 6 yaş içinde; özellikle de 3 yaş öncesinde çocukların; hareket gelişimi, konuşma gelişimi, zihinsel gelişimi ve sosyal-duygusal gelişimlerinin yaşıyla uyumlu davranış gösterip çocuğun daha ayrıntılı tıbbi incelenmeye alınmasını gerektirir. Böylece çocuktaki organik ya da psikolojik bir problem erken dönemde tanımlanır ve tedavi edilir.
Çocukluk dönemi yaş gruplarına göre farklı özellikler gösterir ve her yaş grubunun normal gelişimi ya da sorunları farklıdır. Bir yaşta olağan kabul ettiğimiz bir durum/davranış başka bir yaş için doğal olmayabilir. Bu nedenle özellikle anne babaların çocuklarının normal gelişim özelliklerini en az doktorlar kadar iyi bilmeleri gereklidir ki çocuk için zaman kaybedilmeden tedavi olanağı yaratılabilsin.
Ebeveynlerin çocuklarının hangi yaşta ne yapıp yapamayacağını ve hangi davranışların doğal olmadığını bilmeleri önemlidir.
0 – 6 Ay Bebeklik Dönemi: Öncelikle büyüme ve anne-bebek ilişkisinin sağlıklı kurulması açısından önem taşıyan bir dönemdir. Emme, seslere tepki verme, kol ve bacaklarını rahat hareket ettirme, düzenli uyku konusunda dikkatli izlenmelidir. Tensel dokunuşlarla oluşturulan sevgi bağı bebeğin daha sonraki duygusal gelişimi açısından çok önemlidir. Ek olarak düzenli doktor kontrolü ile aşıları ve büyüme takibi yapılmalıdır.
6 – 12 Ay Bebeklik Dönemi: Bebeğin beden sağlığı açısından daha rahat bir döneme girilmiş olmakla birlikte düzenli takip edilmeli, zihinsel gelişimi ile büyümesinin yaşına uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir. Göz kontağı ile iletişim, çevreye ilgi, sesler çıkarma, uzanma ve oturma becerileri beklenir artık bebekten. Gelişimsel bir sorunun varlığının dikkatli bir göz tarafından farkedilebileceği yaş aralığıdır.
1 – 3 Yaş Erken Çocukluk Dönemi: Daha bağımsız olmaya başlayan çocuğun, çevresel koşulların olumsuzluğundan etkilenmeye başladığı yaşlardır. Hem ev ortamının çok dikkatli düzenlenmesi gerekir hem de çocuk yeni yürümeye başladığı için tehlikelere açıktır ve gözlenmesi gerekir. Tuvalet, beslenme ve uyku konularında aile zorlanabilir. Bu dönemde davranışsal sorunlarla ciddi anlamda karşılaşılmamakla birlikte anne baba tutumunun yanlışlığı çocuğun huzursuz olmasına neden olabilir.
3 – 6 Yaş Okulöncesi Dönemi: Ciddi bir sağlık sorunu yoksa bu yaş çocuğu için en önemli durum aile çevresi ve zihinsel performansıdır. Bu yaşlarda sosyalleşmeye başlayan çocuğun, davranışsal ve zihinsel sorunları varsa daha net tanımlanmaya başlar. Öğrenme hızı, davranış, dikkat, oyun ve iletişim gibi alanlarda aileler ne bekleyeceklerini bilirlerse çocuklardaki sorunları erken tanılama ve önleme şansı olabilir. Düzenli doktor ve diğer sağlık uzmanlarının kontrolünde bu sorunlar da çözümlenebilirler.
6 – 12 Yaş Okul Dönemi: Okul ve duygusal sorunların yaşanabileceği bu dönemde çocuk ve aile arasında kurulabilen iyi bir ilişki her şeyin temelini oluşturur. Uzmanların bile sorunlar karşısında başarılı olabilmeleri ailenin tutumuna bağlıdır. Sosyal yaşama katılmada sıkıntı çeken, ders başarısı düşük olan, saldırgan ya da çok çekingen çocuklar geç kalınmadan farkedilirlerse önlem alınabilir. Bu yaşlarda yaşanan sorunları gözardı etmek ileride daha ciddi problemlerin yaşanmasına neden olacaktır.
13 – 18 Yaş Ergenlik Dönemi: Genellikle büyüdüğü düşünülen ergenler, aslında en önemli sorunlarını bu dönemde yaşarlar. Aile içi anlayış problemleri, arkadaş ilişkileri, doğru-yanlış kavramları ve gelecek kaygıları içindeki çocukların olumsuz etkilenmemeleri için danışmanlığa, yönlendirilmeye, dinlenilmeye ve dostluğa; ek olarak da doğru bir otoriteye ihtiyaçları vardır. Çoğunlukla aileler bu konularda başarısız olurlar ve aile ile çocuk arasında büyük sorunlar yaşanır. Çocuğun bu yaşlarda kişilik özelliklerinin oluştuğu ve oturduğu düşünülürse büyük çatışmalar yaşanmaması için çocuğa sağlıklı bir tutumla yaklaşmanın ne kadar önemli olduğu da anlaşılır. Birey olma yolundaki bu yaş grubu çocuklar yalnızca kabul edilmeye gereksinim duyarlar ve yanlarında olduklarını bildikleri ve sevildiklerini düşündükleri bir aileleri varsa bu dönemi rahat atlatabilirler.
Hayatın bütününde ortaya çıkabilecek fiziksel ve davranışsal sorunların kaynağı ya da temeli genellikle bu yaşlar arasında yaşanır. Aile de ve toplumda meydana gelen olumlu ve olumsuz bütün olaylardan her insan gibi çocuk da etkilenir. Ancak çocuklar yetişkinler gibi yeterli tecrübe birikimine, gelişmiş mantığa ve güçlenmiş bir iradeye sahip olmadıkları için karşılaştıkları olumsuz şartları, âni değişiklikleri ve zorlukları anne baba desteği olmadan kolay aşamazlar.
Aile büyüklerinden birinin ölümü, babanın işini kaybetmesi, yeni bir eve taşınılması, okulunun değiştirilmesi, yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi gibi beklenmedik olayları ve değişiklikleri çocuklar kolay kabullenemez, uyum sağlamakta zorluk çekerler.
Anne ve babadan destek gören, sevilen, özgüven duygusu gelişmiş bir çocuk kısa sürede yeni duruma uyum sağlayabilir. Uyum sağlayıncaya kadar geçen süre içinde gösterilen davranış bozuklukları ruh sağlığına zarar vermeyen geçici uyum bozukluklarıdır. Bunlar aslında çocuğun sosyal gelişimi için faydalı tecrübelerdir.