
Obsesif kompulsif bozukluk, bireyin takıntı haline getirdiği düşünce ve davranışlarının yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkilemesi sonucunda görülen bir hastalıktır. Obsesyon; takıntılı düşünce ve dürtü anlamına, kompulsiyon; tekrar eden davranış anlamına gelmektedir. Birey, obsesyon dediğimiz bu düşünceleri akıl dışı olarak değerlendirebilse de kendisini bunları düşünmekten alıkoyamaz. Bu durumdan dolayı da huzursuzluk ve anksiyete yaşar ve bu anksiyeteden kurtulmak amacıyla kişi tekrar eden bazı davranışlar ortaya koyar.
İnsan yaşamında elbette kaygı, takıntı ve endişeler olabilir. Bu durumların varlığı bireydeki takıntı ve endişelerin kontrolü ölçüsünde sağlıklıdır. Eğer birey, günlük yaşamı içinde sahip olduğu kaygı veya takıntılarının yaşam kalitesini etkilemesine izin vermiyorsa ortada tehdit edici bir faktör ya da problemin varlığı söz konusu değildir. Ancak bu durum her insanda benzer şekilde gerçekleşmemektedir. Bazı insanlar sahip olduğu takıntılı düşünce ve davranışların doğru olmadığını bilmekte hatta bundan rahatsız olmaktadırlar. Buna rağmen kendilerini bu davranışları gerçekleştirmekten alıkoyamamaktadırlar.
Obsesif davranışlara sahip kişide; hata yapmaktan korkma, düzen ve simetri dürtüsü, rezil olmaktan korkma, aşırı şüpheci olma, günahkar olmaktan korkma, mikrop bulaşması ve hasta olmaktan korkma gibi durumları belirtiler örnek olarak verilebilir.
Kompulsif davranışlara ise; herhangi bir değeri olmayan nesnelerin biriktirilmesi, sürekli elleri yıkama veya duş alma davranışı, tokalaşmaktan kaçınma, bazı cümleleri ve duaları sık sık tekrar etme, herhangi bir işi yaparken yüksek sesle seslendirme veya sayı sayarak gerçekleştirme gereksinimi, ocağı kapattığını, ütünün fişini çektiğini ve evin kapısını kilitlediğini defalarca kontrol etme ihtiyacı, yemeklerin birey tarafından belirlenen sıra ve şekilde yenilmesi örnek olarak verilebilir.
Obsesif kompulsif bozuklukta genetik faktörler etkili olabileceği gibi çocukluk çağı travmaları, bireyin yaşamını derinden etkileyen boşanma, taşınma, ebeveyn kaybı, çocuk sahibi olma gibi faktörler de etkili olabilmektedir. Yukarıda ifade edilen belirtiler en az altı aydır devam ediyorsa mutlaka uzman bir psikologtan destek almak gerekmektedir.