Skip to main content
Category

Genel

Ebeveynler! “Oyun” deyip geçmeyin.

By Genel

Oyun, insanlar için doğumdan sonra başlayan ve hayatın büyük bir bölümünde, hatta yetişkinlikte bile devam eden bir etkinlik olarak karşımıza çıkar.

Çocuğun hayata hazırlanmasına yardımcı olması yönünden, çocuğun laboratuarı olarak da kabul edilebiliriz.

Biz yetişkinler de bilinçsizce çocukluktaki oyunların bazılarını çalışma ve ev hayatına getirebiliyoruz. Çocukluğumuzda oynadığımız saklambaç, köşe kapmaca oyununu hatırlayalım… Bazen sizden bir şey istenmesin diye evde karşındakinin sizi görmesini istemezsiniz ya da iş ortamında birilerinden daha fazla çalışarak istediğiniz statüye gelirsiniz…

Oyun, sonucu düşünülmeden yalnızca eğlenmek için yapılan bir faaliyet olmaktan çok, ciddi bir faaliyettir. Çocuğun kendini ifade etmesine yardımcı olur. Çocuğa hiç kimsenin öğretemeyeceği konuları oyun içinde kendi deneyimleri ile öğrenmesini sağlar.

Oyun, çocuğun  yaratıcılığını harekete geçirir.

Oyun, hayal ile gerçek arasında bir köprüdür. Çocukta bu köprünün üzerindedir. Zamanla oyunlarla deneyimledikçe yaşamla ilgili farkındalık kazanır. Küçük çocuklarda, mutfakta gördüğü oklavayı at olduğunu hayal ederek oyun oynamaya başlar. Annesinin oklavayı  istemesiyle bir müddet sonra onun at değil oklava olduğunu anlayarak gerçeğe dönmesini sağlar.

Oyun çocuğun dili, oyuncaklar ise kelimeleridir. Oyun oynarken, onu nelerin etkilediğini, yaşadıklarını nasıl algıladığını ve bunlardan nasıl etkilendiğini anlayabiliriz.

Sonuç olarak, çocuklar sadece zevk aldıkları için oyun oynasalar da, oyunun onların ruh sağlığı başta olmak üzere çocuğun bedensel, sosyal, dil ve zihinsel gelişimini olumlu yönde katkıları bulunmaktadır. Bir çocuğun çok oyun oynaması ya da az oynaması dikkate alınması gereken bir durumu göstermektedir.

Hayır diyebilmek

By Genel

İnsanlar yaşamlarının sosyal, kişisel ya da işle alakalı bölümlerinde çeşitli sorulara maruz kalmaktadırlar. Bu sorulara bazı durumlarda evet ya da hayır şeklinde yanıt verebilmek düşünüldüğünden daha zor olabilmektedir. Sanki “hayır” denildiğinde uyumsuz olarak nitelendirilebileceği, olumsuz eleştirilerle karşılaşabileceği düşünülebilmektedir. “Evet” denildiğinde ise daha uyumlu, anlayışlı, kabul gören bir insan olacağına inanılmaktadır.

Bu anlayıştan ötürü maddi anlamda kendisi de iyi durumda olmadığı halde borç istenince “hayır” diyemeyen, tamamlaması gereken birçok işi varken yenileri rica edilince “hayır” diyemeyen, dinlenmeye ihtiyacı varken arkadaşlarından bir talep gelince dışarı çıkma fikrine “hayır” diyemeyen, kendi eviyle alakalı kararlarda annesinin fikirlerine ve önceliklerine “hayır” diyemeyen, romantik ilişkilerde bir kriz çıkmaması adına partnerine “hayır” diyemeyen insanlarda kendisini ertelemekten, kendisine önem vermemekten kaynaklı problemler yaşanmaktadır.

İnsanlara destek olmak, tavsiyelerine kulak vermek elbette önemlidir. Ancak bu durum bir başkasına hayır diyemeyen insanın devamlı kendisine hayır demesi şeklinde devam etmemelidir. Zamanla hiç kimseye hayır diyemeyen insanın bu tutumu yaptıklarının başkaları tarafından değersiz görülmesine, emeğinin göz ardı edilmesine, sanki tercih değil de bir mecburiyete evrilmesine sebep olabilmektedir. İnsan hayır diyememekle, sınır koyamamakla en büyük zararı kendisine vermektedir.

Oysa ki “evet” yanıtı da “hayır” yanıtı da durumdan duruma değişiklik gösterebilen, yerinde kullanımında oldukça işlevsel bir görevi olan, orantılı kullanılması gereken yanıtlardır. Orantılı kullanımında ise eşit değerdedir.

Bu durumun arka planında çocukluk ve gençlik dönemi deneyimlerinin oldukça etkili olduğu söylenilebilir. Çocukken bakım veren tarafından ihtiyaç duyulan fiziksel ve duygusal ihtiyaçları şartlı olarak yerine getirilmiş, uslu durma, karşı gelmeme, isteklerini kabul ederse ancak kabul görebilme durumunu yaşayan; romantik ilişkilerde partnerinin taleplerini karşılamadığı taktirde sevilmeme tehdidine maruz kalan, bir gruba dahil olabilmek için kimliğinden ödün vermek zorunda bırakılan aksi takdirde gruba dahil edilmeyen dünün çocuklarında bugün aynı alışkanlığın devam ettiği ifade edilebilir.

Peki ne yapılabilir?

Sürekli evet demeye alışmış birinin bir anda hayır cevabını da kullanmaya başlaması elbette söylenildiği kadar kolay olmayacaktır. Bunun için en başta kendisine zaman verip yine kendisine şefkatle yaklaşması gerekir. “Yine aynı şeyi yaptın, sen insanların isteklerini ömür boyu yapmaya devam edeceksin vb.” sözlerinden kaçınmak önemlidir. Karşı taraftan bir soru/ taleple karşılaşıldığında cevap vermek için zaman istenebilir. Evet demeye alışıldığı için düşünmek adına nefes almak, bu şekilde kişinin kendisine bir süre vermesi önerilebilir. Ya da direkt hayır yanıtını vermek yerine değişik cümlelerle ifade edilebilir. “Yardıma ihtiyacın olduğunu anladım ancak ekonomik olarak yardım edebilecek bir durumda değilim” ya da “daha önceki tecrübem yüzünden borç vermeme konusunda bir karar aldım”. “Şu an elimdeki işlerin önceliği var, yetiştirebileceğimi sanmıyorum bu durumda bu işi alamayacağım” şeklinde değiştirilebilecek yanıtlar yararlı olacaktır.

Yanıtınız ne olursa olsun bunun karşı tarafın kişiliğine ve hayatınızdaki yerine yönelik bir cevap değil talebine dair olduğunu unutmamak gerekir.

Open chat
1
Merhaba, nasıl yardımcı olabiliriz?